"yazı" altındakiler

Güzel ve keyifli bi’ hayat… 08.01.2024, Kadıköy

Günlük hayatta yakınlarımdaysanız benden sık sık duymuşsunuzdur bu iki kelimeyi son zamanlarda. Güzel ve keyifli bir hayat. Ya da güzel ve meraklı bir hayat. Bunlardan bahsedince iki farklı yanıt(tepki mi demeli?) alıyorum genelde. Benim zaten kendime göre bir düzenim var memnunum ya da ne güzelliği, ne keyfi allasen, senin tuzun kuru tabii bunları düşünecek kadar. Bugünkü yaşamıma dışarıdan bakan birinin tuzumun ne kadar da kuru olduğunu düşünmesine şaşırmıyorum. İşim iyi, çocuğum yok, yaşamak istediğim gibi yaşıyorum, şehirden kaçabilmişim köyümde kurulu düzenim var, kafama göre geziyorum ..vs ..vs. Hayatımdan şikayetçi değilim, memnunum hatta ama nedeni yukarıdaki liste ya da devamı değil. İnsanları uzun yıllardır tanıyor olsak bile yaşamlarını bugünlerine bakarak değerlendiriyoruz. Ne geçmişlerine(başlarına gelenlere) ne de geleceklerine(yapmak istediklerine) pek önem vermiyoruz. Kendimize ve hayata öyle baktığımız için belki, belki de öylesi daha kolay olduğu için. Bunun böyle olmasına şaşırdığımı, kızdığımı söyleyemem. Birlikte büyüdüğüm kardeşlerim bile üniversiteyi bitirdiğimde ve biraz hayatlarımız değiştiğinde “Sen rahatsın tabii” demişlerdi. Haksız değillerdi rahatlamıştım, haklı mıydılar? Bütün bunların doğru mu yanlış mı, haklı mı haksız mı olduğuyla pek de ilgilenmiyorum açıkçası. Bu ve benzeri çoğu sorunun doğru yanıtı “Ne fark eder?”. Haklı olunsa bunun kimin hayatına ne faydası var, haksız olunsa ne?

O sacerdote ateu*: İmansız rahip 20.12.2023, Kadıköy

Dert ettiğim meselelerle yatıp kalktığından mı, başkarakterine hem hayatımın hem kendimin çok benzemesinden mi bilemiyorum. Çok sevdim Lizbon’a Gece Treni’ni. ‘İmansız rahip’i de kendimle özdeşleştirdim. Çocukluğunda aldığı eğitimiyle, bilgisiyle, geçmişiyle tam bir rahip ve görmezden gelmediği şeyler, insani değerleri nedeniyle de zorunlu bir ‘imansız’. Bu ikilikten çok şikayetçiydim uzun yıllar. Çelişik, isyankar, gel gitli. Çoğu insan gibi 40’a geldim duruldum, çelişkilerim bitti diyemem. Çünkü çoğu insanın olgunlaşmak dediği şeyin yılgınlık, kabullenmişlik ve hayattan vazgeçmişlik olduğunu artık iyi biliyorum. Rahipliğin de imansızlığın da hayatta anlamlı olduğu yerler var. Rahmetli Lenin’in dediği gibi bazı şeyler de biraz papazların kendi çelişkisi.

İnsan insanı derdinden tanır: Yalnızlık 31.08.2023, Kadıköy

Bir iki aydır arkadaşımla konuştuğumuz bir mesele aklımdan çıkmıyor. Bazı şeyleri neden dert ediyorum, imkanım olduğu halde neden uzaklaşmıyorum, insanları kurtarmaya mı çalışıyorum? Dert müptezeli miyim? Öyle de olabilirim hangimiz dert bağımlısı değiliz ki? Belki bir, iki yıl önce bu yazıyı yazsaydım siz ne dert biliyorsunuz ki kime, neyi tavsiye ediyorsunuz derdim. Arkadaşıma da öyle derdim belki ya da demek isterdim ama sesli söylemezdim.

Hayır diyememe sanatı 05.06.2023, Kadıköy, İstanbul

Edvard Munch, Çığlık ya da diğer adıyla Hayıııır :) Edvard Munch, Çığlık ya da diğer adıyla Hayıııır :)

‘Hayır demek’ deyince insanın aklına ilk kişisel gelişim şeyleri geliyor. Accık da ‘nasıl da kişisel gelişemedik?’ onları mı konuşsak. Şaka şaka :). Hayır demenin toplumsal zorlukları ile ilgili biraz dert yanmaya geldim.

Japonlar çok gururlu insanlardır… 19.05.2023, Kadıköy, İstanbul

Kojiri Tsutomu, Downtown Ruins, 1973-4Kojiri Tsutomu, Downtown Ruins, 1973-4

Yakın zamanda bir seyahatten daha döndükten sonra batıya, kültürüne, ‘özgür’ basınına, demokrasisine dair uzun bir yazı dizisine başlamaya karar verdim. Ancak bu o yazı dizisinden bir tanesi değil, ufak bir girişi diyelim.

Güle güle Hafız 25.11.2022, Nadi, Fiji

[Amcalar ve yeğenler](https://www.instagram.com/p/B7rOYExgOey/)Amcalar ve yeğenler

Yola çıkarken seni bir daha göremeyeceğimi hiç düşünmemiştim be hafız. Helalleşmek için aradığından bu yana her şey zor. Sana yazmayı çok istedim. Ne senin bir şey okuyacak halin kalmıştı. Sana/seni yazmak yakında öleceğini kabul etmek gibi miydi neydi. Ne bileyim. Bugün cenazen var. Ben de dünyanın öbür ucundayım.

40. yaş ve terapi 15.11.2020, Tavak, 24.09.2022 Sidney

Bu yazıyı yazmaya iki yıl önce ‘100. seans ve 3.5 yıllık terapinin ardından’ diye başlamıştım. Hiç bitirip yayınlamadım. Bugün artık 5 yıl ve 175 seanstan fazla olmuş. Yarın 40 oluyorum ve bu güzel yaşın, doğum gününü kutlamanın en güzel yolunun, terapiden bahsetmek olduğunu hissediyorum.

Berkin'i beklerken 15.10.2013, Eyüp

Gökçe ErbilGökçe Erbil

NOT: Bu yazıyı Berkin henüz hayattayken yazmıştım. Tekrar tekrar okuması çok zahmetli geldiği için ilk yazıldığı hali ile yayınlıyorum. Keşke uyansaydın be çocuk.

Liseye yatılıya gittiğim yıldan bu yana ne zaman annemi ziyarete gitsem biraz misafir olurum. Misafirlik resmiyetinden değil de artık bildiğimizden iki ayrı yaşam olduğumuzu. Herkes kendi yaşamına dönecek ayırabildiğimiz vakitler bittiğinde. Bu hep bir tarafı misafirlik olan ziyaretlerimde annemin çok şaşırdığım bir özelliğini farkettim. Özellik de değil belki özenini.

Tutku ve merak 17.01.2021, Mersin

Engin Nurşani’yi tanımıyorum, müziğini de bilmem. Geçenlerde videodan videoya geçip vakit öldürürken şu kaydına rastladım. Tekrar tekrar izledim. Yaptıkları şeyi böyle tutku ile severek yapan insanları her zaman çok sevdim. İzledikten sonra en son ne zaman uykumu kaçıracak kadar tutku ile bir şeyleri yaptım, bir şeylerle ilgilendim diye düşünmeden edemedim. Merakım hiç eskimedi ama tutkumu 2014-2015 civarında bırakmışım.

Birinci bakış: Kuş 13.10.2020, Kaş

 Fotoğraf Serkan Arıkuşu ’nun hediyesidir.(Bağlantı vermeden ya da izinsiz kullanmayınız.

Babamla böyle güzel güldüğüm bir günüm olsun isterdim. Mesela babam bana bir kuş tutmuş. Tuttuğu kuşla bana özgürlüğü ve kuşların neden tutulmaması gerektiğini anlatmış. Bunları anlatırken biri bizim fotoğrafımızı çekmiş. Öyle olsun isterdim. Madenci fotoğraflarını da hep böyle çekiyorlar; siyah beyaz. Seçilen ifade biçimi anlatılmak istenene uyuyor. Fotoğrafın içinde bir piksel öteye gitsen, yoksun. Bu katılık, çekmek isteyenin çekmek istediği, görmek isteyenin görmek istediği gibi. Kuşun yerinde olmak istemezdim. Ama işte kuşun yerindeyim. El de babamın eli. Boğazımda.

Her türlü baş ağrısını iyileştiren mucizevi dua 20.08.2020, Tavak

[Ortadaki Topal Memed dedem](https://www.instagram.com/p/B7OlGkCgIzI)Ortadaki Topal Memed dedem

Rahmetli dedem Topal Memed rençberlik dışında saat ve silah tamiri yapardı. Kerpetenle diş çekecek, mikrop kapmış yaraları kesip temizleyecek kadar da hekimliği vardı. Muska yazardı, ama sadece hayvanlar için. Nazar olmuş, sütten kesilmiş, hasta olmuş hayvanlara. Hoca, hafız falan değildi, kimseyi okuyup üflemezdi. İnsanlara da kesinlikle muska yazmazdı.

Keşke yazabilsem… 01.01.2014, Leicester

Yazının orjinali daha önce Mahmut’ta yayınlandı . Ev sahiplikleri için teşekkürler.

Yıllar önce Asaf’la sohbet ederken onun da aynı şekilde hissettiğini öğrendiğimde önce biraz şaşırmış, sonra “dert aynı dert” diye düşünmüştüm. Yazmak bana hep çok sınırlı bir anlatma biçimi olarak gelmiştir. Bazen kendimi çaresiz hissederim o anı istediğim gibi yazamadığım için. Kelimenin, dizenin sınırından şikayet ederim. Mesela keman çalabilsem, yazmazdım. O kadar sonsuz ve çok anlatabilme olanağı var ki müzikte. Bu biraz resim için de böyle gelir bana. Bir forma, anlatma düzenine girmek zorunda olmamak…

Birçok şey var yıllar içinde sözcükle anlatabilmenin yolunu bulamadığım. İki tanesi çok belirgin. Kaç kez içimden geçti, kaç kez istedim, denedim, sayısını bile anımsayamıyorum. Hep sözcüklerin, kendi sözcüklerimin yetemeyişine kızgınlıkla kaldığım.

Ersin ve kimi çirkinlikler 30.08.2018

Yazının orjinali daha önce Mahmut’ta yayınlandı . Ev sahiplikleri için teşekkürler.

Hayatım boyunca ciddiye alınabilecek bir durumda doğrudan çirkin olduğumu söyleyen olmadı. Söyleyen olmamış olması benim çirkin olmadığımı ya da insanların nazik olduğunu ispatlamıyor. Kendimi bazen hoş bulduğum doğrudur ama daha çok; çirkin olmadığımı, normal olduğumu düşünürüm. Keyfim olmadığında ben de kendimi çirkin buluyorum. Bu hissiyata yakışıklı olmamam dışında kendime ve hayata bakışımdaki diğer arızalar da dahil.

Cenaze 11.07.2018

Yazının orjinali daha önce Mahmut’ta yayınlandı . Ev sahiplikleri için teşekkürler.

John F. Kennedy havaalanının çıkışındaki yüzlere bakarken, hiç gelmediğim bu şehre dair nasıl bu kadar kızgın, kırgın, özlemiş, heyecanlı olabildiğimi anlamaya çalışıyorum. Kapıdan çıkan herkesin bir bekleyeni var sanki. Ben hariç. Mr şey, Mrs şey, Mr bir şey daha, Mr diğer şey. Gelmeyeceğini biliyorum.

Fırsatsızlığın ahlakı 05.02.2018

Yazının orjinali daha önce Mahmut’ta yayınlandı . Ev sahiplikleri için teşekkürler.

Eduardo Galeano’nun ölümünden önce tamamladığı ancak ölümünden sonra yayımlanan son kitabı Hikaye Avcısı’nda aktardığı bir hikaye*, zaman zaman üzerine düşündüğüm “fırsatsızlığın ahlakı” meselesini hatırlattı.

14 Nisan 1997’de Sports Illustrated dergisi** Doktor Bob Goldman’ın 1995 yılında olimpik sporlardaki performans artırıcı ilaçların kullanımı üzerine yapmış olduğu anketin sonuçlarını yayınlıyor. Anketteki ilk senaryo; “Size yasaklanmış olan bir performans ilacı: 1) Yakalanmanız mümkün değil 2) Kazanacaksınız garantileri altında verilse ilacı kullanır mıydınız?”